İNSAN KAYNAKLARI NOTLARI

İNSAN KAYNAKLARI NOTLARI

14 Şubat 2016 Pazar

SEVGİSİZLİK ÇAĞINDA SEVGİLİLER GÜNÜ


Kapitalizm tam kalbimziden vuruyor bizi. En kutsal duyguyu siper ediyor kendine sinsi bir yılan gibi yanıbaşımıza sokuluyor.Savunmasız bir anımızda akıtıveriyor zehirini tam içimize.Peki nasıl oynuyor oyununu sömürü baronları?

Aşk, Adem ile Havva’nın yasak elmasından beri tartışılan bir olgu. Kimi zaman dini, kimi zaman edebi, kimi zaman felsefik hatta siyasi tartışmalara konu olan muhteşem bir duygu. 

Aşk şarabından içip, ayakları yerden kesilen müthiş bir aşık ve aşığına sadakatle bağlı gül yüzlü hilal kaşlı maşuk. Divan şiirinden yaptığım bu hoş alıntılar aşkın büyüsünü yeterince aktarıyor bence.Sayfalara sığmayan sevgili tasvirleri, aşkından yataklara düşüp ölen sevgilileri ve umutsuz aşkları konu alan klasik Türk filmlerinin çıkış noktası işte burası.

Yaşlıların nerde o eski aşklar diye başlayan şikayet cümleleri ile bitti dünyada aşkın büyüsü. Zamana yenik düştü doğaüstü aşklar. Leyla ile Mecnun, Romeo ve Juliet kapitalizme yenildiler. Zamane aşkları tabiri kullanılır oldu haliyle.

Her gün sevgili değiştiren neo casanovalar ’’ playboylar’’ sahneye çıkarıldı.Televole kültürü diye isimlendirilen magazin ile iyice yozlaştırılan değerler,eninde sonunda her mahallede bir milyoner yaratmasa da her evde bir özenti yaratma başarısını gösterdi.

Işıltılı hayatlara ağızının suyu akarak bakan bizler, kısa yoldan zengin olup bu büyülü hayatı yaşamanın yollarını aramaya başladık.İşte 1980 sonrası liberal dönem Türk halkını böyle şekillendiriyordu. Sonra ver elini gençlik sorunları,fakir gencin bu hayatından utanması ve başına gelenler... 

Ne hazindir ki medya denilen yüzsüz topluluk bu sorunu bile filmlere, dizilere yansıtmış ve bundan çıkar elde etme peşine düştü ve hala bunun bayraktarlığını yapıyor.Yozlaşan toplum ve değerini kaybeden aşk... Aslında maddi unsurlara hayatını bağlamış maneviyatını kaybetmiş bir toplum. 

Hani derler ya ’’insanlık ölmüş’’ diye işte bunun hakkını veren bir hayat tarzı, yürüyen cesetler... İşte bu küresel yaşam tarzında bir fenomen haline geldi sevgililer günü.Kutsalları sömürerek kendine çıkar sağlamayı amaç edinmiş kapitalizm bu günü asla kaçıramazdı. 

Alışveriş yaparak enerji depolayan robotlar haline getirilen insanoğlu kapitalizmin ilk emrini yerine getirmeye hazırdı bu büyük günde.Alışveriş yap!!!, markalı ve pahalı ürünlerin adıyla alışveriş yap!!! emriyle alışveriş merkezlerine akın etti insanoğlu. Adeta Nuh tufanından mal kaçırırmış gibi talan ettiler alışveriş merkezlerini. 

Aşk, dudakta ve kalpte biten bir duygu olmaktan uzak kredi kartlarında ve pos makinelerinde bonus olarak veriliyordu. İsrafil suru üflememişti, kıyamet gelmemişti daha. Peki neydi mu mahşeri kalabalık, divan şiirinde bülbülün sadık sevgilisi, aşığın kanının damla damla aktığı gül motifi bile emperyalist çıkarların aracı haline gelmişti.

Çiçekçi dükkanları dolup taşıyor, gül stokları tükeniyordu peki aşk, aşk ve sevgi nerede kalmıştı... Aşk, en dipteki zindanlarda hızla çürüken bize aşk diye verilen bir alışveriş çılgınlığıydı. Sevgilisinin elini tutup, gözlerine bakarak o büyülü kelimeleri en saf halleriyle canlandıran ’’seni seviyorum’’ hediyesini veren aşıklar demodeydi artık. 

Aşkından yatağa düşmüyordu kimse ama aşkıyla yatağa atıyordu hızlı çapkınlar.Pahalı hediyelerle, kamaşan gözler gerçekleri görmekten uzaktı artık. Tek gecelik ilişkilerin gayrı meşru çocuğuydu aşk... Sürekli değişen sevgililerin kendini hızla yenileyen günü oldu sevgililer günü. İkiz, üçüz, dördüz hediyeler oldu bazen. Hızlı çapkınların aynı hediyeden üçer beşer verdiği hatta çapkın kızların farklı erkeklerden üçer beşer aldığı...

Para harcamak, aşkın gösteriliş biçimi haline geldi. Şiirler, şarkılar alaturkaydı artık. Alınan pahalı hediyelere bir tat katmak amacına meze yapıldılar bazen.Masumiyet aranan bir kaçaktı artık ikili ilişkilerde.Hani bir masal vardı ya prens ile fakir çocuk yer değiştirirdi. İşte tam böyle oynandı oyun, kapitalizme hizmet etmeyen fakir aşk ile kapitalizmin pırıltılı aşk anlayışı yer değiştirdi. 

Gerçek aşk firarda, sahte aşk karaborsa, bir umut var hala insanlık bu derin uykudan uyanırsa... Bir umut var hala... Diplerde köşelerde masum aşklar yaşanıyor. Yine bahçeden kopardığı illegal çiçekle sevdiği kızın yanaklarını aşk ile kızartan sevgililer var hala, gitmesekte, görmesekte...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder